Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kapıların Dışında, Savaşın İçinde

     Kapıların Dışında oyunu, İBB Ali Emiri Kültür Merkezi'nde seyirciyle buluştu. Ben de ailemizin sahafı Erdem Bey sayesinde son dakika haberdar olup seyirciler arasında yerimi aldım. İBB, kültür merkezlerindeki sahnelerde özel tiyatroları ve seyircileri bir araya getiriyor. Bu çok güzel ve takdire şayan bir durum hem de bu oyunları seyircilere ücretsiz olarak sunuyor. Ne yazık ki duyuru anlamında aynı ilgi ve özen bürokrasiye takıldığı için gösterilemiyor. Örneğin Fatih'teki merkezde gidebilme ihtimalimin olduğu bu oyuna arkadaşımız haber vermese ben de gidemeyecektim. Pek çok insanın da aynı şekilde haberdar olamadığını düşünüyorum çünkü ne yazık ki salon çok dolu değildi.       Saat tercihleri de aynı şekilde şehir ve çalışma hayatı çok dikkate alınarak hazırlanmamış, oyun saat 19.00'da başladı. Mesai çıkışı ve İstanbul trafiği düşünüldüğü çok doğru bir başlangıç saati değil. Raylı sistemle gitmeme rağmen ben bile işten biraz erken çıkıp ucu ucuna yetişmiş oldum. Tabii

Tarihte yolculuk: St. Pierre Han

         St. Pierre Han, işletme hakkı 2011 yılında Bahçeşehir Üniversitesi'ne geçen, 2021 yılında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon çalışmaları kapsamına alınan bir mekan. İstanbul'daki yaşama 1700'lü yıllardan milenyum yıllarına kadar farklı biçimlerde katkıda bulunmuş yerlerden biri. Banka, lojman, mimarlık ofisi, torna ve metal atölyesine kadar sayısız meslek grubuna ev sahipliği yapmış. Bu ev sahipliğinden de oldukça yıpranmış ve yorgun düşmüş.       Yakın zamana kadar atıl bir şekilde duran St. Pierre Han, şimdilerde restorasyon sürecinde ve bu süreç içerisindeyken meraklılarına da gezi fırsatı sunmakta. ibbmiras sosyal medya hesaplarından ulaşıp kayıt yaptırarak, sizler de bu gezilere katılabilirsiniz.  Hem hafta içi hem de hafta sonu düzenleniyor. Gelen konuklara bir anlatıcı ve üniversitenin öğrencileri eşlik ediyor.          19 Aralık tarihinde katıldığım gezide ise bize Umut bey eşlik etti. St. Pierre Hanı'ın hem tarihsel hem de mimar

Toros Can ile NDS'de piyano gecesi

Toros Can      Toros Can, 12 Aralık akşamı Notre Dame de Sion Lisesi'nin keyifli salonunda klasik müzikseverlerle buluştu. Piyano resitali ve resital arasında verdiği samimi bilgilerle çaldıkları ile keyifli bir gece geçirmemizi sağlarken klasik müziğe dair yeni bilgiler edinmemize de vesile oldu. Kendisini canlı olarak ilk defa dinlemiş oldum ben de. Enerjik ve samimi tavırlarıyla da beni etkilediğini söylemeliyim. Özellikle çalacağı parçalar ve türleri hakkındaki üst perdeden olmayan samimi açıklamaları konserden aldığım hazzı artırdı.       Hem yurt içi hem de yurt dışında birçok okulda akademik kariyerini şekillendiren Prof. Toros Can, sayısız ödül sahibi, pek çok festivalde yer almış ve çeşitli yarışmalarda da jüri üyeliği görevini üstlenmiş. Bundan sonra çalışmalarını takip edeceğim insanlardan biri oldu.       Yaklaşık bir saatlik resital, arasız bir şekilde yapıldı. Gecenin programında Bach, Beethoven, Brahms ve Bartok vardı. BİS olarak ise Pugliese ile konser tamamlandı. T

Metin Akpınar ile Muhabbet

     Metin Akpınar ile Muhabbet, Maximum UNİQ Hall sahnesinde dün gece seyirciyle buluştu. Ne mutlu bana ki ben de o seyirciler arasındaydım ve bu büyük ustanın muhabbetine nail oldum. Devekuşu Kabare oyunları, filmleri ve belgesellerini hayranlıkla izlediğim Metin Akpınar'ı sahnede görmek çok ayrı bir heyecandı.      Emeğini verdiği tüm işlerde olduğu gibi o nahifliği, mütevaziliği ve içtenliğiyle bir söyleşi tadındaki gösteriden izleyicilere enerjisini bu kadar güzel geçirebilen nadir sanatçılar olduğunu düşünüyorum. Soru soran sormayan bütün izleyicilerin o an orada olmaktan duydukları mutluluk ve heyecan o kadar güzel bir sinerji yarattı ki, hissetmemek mümkün değil. Tanıtım metninde yer alan şu cümlelere yer vermeden de geçemiyorum o yüzden; ... Sonra da “Dün akşam neredeydin?” diye soranlara gururla söyleyeceğiz: “Metin Akpınar ile sohbet muhabbette!” ...     Her izleyicinin bu gurur ve mutluluğu duyduğuna eminim. Tam kapasite ile Metin Akpınar'ı bir tiyatro ya

Orchestra'Sion Solistleriyle Geçmişle Dans

     Notre-Dame de Sion İstanbul Lisesi, hem mekan hem de kültürel etkinlikleriyle en sevdiğim yerlerden biri. Okul olarak hem müziği hem de diğer kültürel faaliyetlere ön ayak olmaları, bu çerçevede öğrencilerine çok güzel perspektifler sunmalarıyla gönlümde ayrı bir yerde. Ayrıca İstanbullu sanatseverlere keyifli anlar yaşatmaları paha biçilemez. Ücretsiz ama rezervasyonlu olarak sayısız konser düzenleyerek keyifli orkestralarıyla bizlere çok keyifli anılar sunuyorlar.       Okulun mekan olarak insanı saran konser salonu içerisinde hangi eseri dinlesem mutlaka bir keyif ve mutlulukla ayrılıyorum. Hem öğrencileriyle sundukları eserlerde hem de dünyaca ünlü müzisyenleri bir araya getirdikleri performanslarda huzur ve keyifle dolmuş, günlük yaşantımın sıkıntılarından bir parça olsun uzaklaşmış dingin bir şekilde o güzelim bahçeye indiğimi anımsıyorum hep.       Pandemiden dolayı uzak kaldığım Notre-Dame de Sion İstanbul Lisesi ve Orchestra'Sion ile dün akşam çok keyifli bir konserde

Mitoloji

       Mitoloji, Haldun Taner imzasıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan ve içerisinde 1977 Milliyet Çocuk dergisinde yayımlanmış yazılardan oluşuyor. Haldun Taner, dilini ve üslubunu çok sevdiğim bir yazardır aslında ama bu kitabında biraz hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmem gerekiyor. Bazı ifadeleri görünce kitaplarını severek okuduğum Haldun Taner'e mi ait bu cümleler diye düşünmedim değil. Hem bir çocuk dergisinde yayımlandığı hem de özellikle kadınlara yönelik kullanılan sıfatlar beni şaşkına çevirdiği için kendimi sorgulama gereği hissettim. Severek okuduğum bu yazarın diğer kitapları da böyleydi aslında ama benim hassasiyetlerim arttığı için mi bu kitapta daha fazla rahatsızlık hissettim, yoksa bu kitaba özel bir durum mu var? Bunu anlayabilmek için başka kitaplarını bu ayrım zihnimdeyken okuyacağım.        Aslında kitabı yayınevinin kendi dükkanında gördüğümde, arka kapağını okuyup çok heyecanlanmıştım. Mitoloji -en azından benim gözlemleyebildiğim kadarıyla- ülkemi

Feministlere Masallar

     Feministlere Masallar, Atla Rapunzel'in Sırtına 6 kadın yazarın metinlerinden oluşturulmuş. Kitabın baskısı AD Yayıncılık tarafından yapılmış. Daha önce internetten gördüğüm ama baskısını bulamadığım bir kitaptı. Ailemizin sahafında ( Atlas Sahaf yeni adıyla İstanbul Kelepir ) görünce de hemen kaptım. Kitaptaki masalların yazarları Maeve Binchy, Zoe Fairbairns, Ivy Bannister, Mary Dorce, Leland Bardwell, Mairide Woods.        Kitap, çocukken sık sık dinlediğimiz masalları içeriyor ama bu masalların ne başı eskisi gibi ne de sonu. Narin ve tatlı prenseslerimiz artık prensler tarafından kurtarılmayı beklemiyor, hayatlarının iplerini ellerine alıp kendi yaşamlarına yön veriyor. Prenslerden de kimse korkusuz olmasını beklemiyor, çünkü insanlar korkabilir ve prensler de insandır. Alışılagelen sonları, toplumsal cinsiyet kalıplarının bizlere küçücük çocuklarken aşılandığı masallar sizleri de rahatsız ediyorsa gelin eski masalları yeniden yazalım. Artık prensesler kulelerinde kurtarı

kedi anaları

     kedi anaları, Gülümser Heper'in kaleminden çıkmış ve Bence Kitap etiketiyle basılmış. Kitabı sahafta gördüğüm zaman arkasını okumaya fırsat bulamadığım için sadece başlığına bakıp almıştım. Açıkçası içeriğiyle ilgili çok farklı bir beklentiye girdiğimi söylemem lazım. Daha farklı bir hikaye dizisi bekliyordum ve okuduğum kitap beklentimden çok çok farklı bir eserdi.      Kitabın arka kapağında şu şekilde bir metin yer alıyor:  " İtilmiş ve dışlanmış kimliklerin, söyleyecek sözü ve itirazı olan kadınların; sokak hayvanlarının ve aykırı kişiliklerin ibret verici hikayelerinin usta bir anlatımla kaleme alındığı mükemmel bir çalışma... Birbirinden ilginç karakterlerin şaşırtıcı yaşamlarının akıllardan silinmeyecek öyküleri... Yalın ve etkileyici Türkçesi, akıcı dili ve hayret verici kurgusuyla elinizden bırakamayacağınız usta işi bir kitap... "       Açıkçası arka kapaktaki yazıda biraz abartılmış. Ne yazık ki Türkçesi övülen kitapta bazı hatalar mevcuttu. Kitabı işe gel

Pera'da Uzun Cuma

           P era Müzesi, gezmeyi en sevdiğim sergi mekanlarından biri. Toplam 5 katlı, İstiklal'in hemen arkasında, nefis bir manzaraya karşı kurulmuş o güzelim İstanbul binalarından biri. Sanatseverleri ağırlamayı seven bu mekan, Çarşamba günleri öğrencilere (Genç Çarşamba), Cuma günleri (Uzun Cuma) ise herkese ücretsiz olarak kapılarını açıyor. Cuma gününün bir başka anlamı ise saat 22.00'a kadar açık olması! Ben özellikle ofisimin konumu ve çalışma saatlerimden dolayı hiç denk gelemiyordum ve o güzelim sergileri kaçırdığım için hayıflanıyordum. Bu sayede haftayı çok keyifli bir şekilde noktalamış oldum.       Pera Müze'si pazartesi dışında her gün açık, yalnızca günlere göre çalışma saatleri değişiyor. Sitesinden detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. Güncel sergi duyurularını ise sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.       Cuma günü işten çıkıp kendimi metroya attım. Maalesef İstiklal'in değişen ve dönüşen yüzü orada yemek yemeyi sevdiğim mekanları da pandemi il

Piyano ve Kemanın Notalarla Dansı

               İstanbul Uluslararası Oda Müziği Festivali / Akademi Festival İstanbul kapsamında dün gece Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda Svetlin Roussev ve Elena Rozanova'yı dinleme fırsatı yakaladım. Ailemizin sahafı Erdem Bey'in davetiyle katıldığım bu festival konseri kulağımda müthiş bir tını bıraktı. Pandemi nedeniyle o kadar uzun zamandır bir konsere gitmemiştim ki, işten çıkıp yola düşünce mutluluktan koştum diyebilirim. Konser salonuna girince bir kez daha konsere ve tiyatroya gitmeyi ne kadar özlediğimi fark ettim.      Salonun girişinde önce HES kodumuzu, ardından da QR kodlu biletlerimizi gösterdik. Bir kişi boşluklu hazırlanan oturma düzeninde kendi koltuklarımızı bularak konseri beklemeye başladık. Böyle güzel bir konserin izleyicisinin az ve salonun bu kadar boş olması biraz içimi burksa da uzun zaman sonra konsere gitmenin mutluluğuna odaklandım.       Konser esnasında pandeminin dijital bağımlılığı ne kadar artırdığını yeniden görmüş oldum. Önceden konser

Geze Geze İstanbul: Herhangi Bir Yerde 4

     Geze Geze İstanbul: Herhangi Bir Yerde 4, Deniz Som'un Cumhuriyet Gazetesi'ndeki köşesinde yazdığı röportajlardan derlenen kitaplardan biri. Tepe Tepe İstanbul, Dere Tepe Anadolu, Yedi Tepe İstanbul ve dizinin son kitabı olan Geze Geze İstanbul. Yazar, İstanbul'un semtleri ve anıt yapılarına yer verdiği bu kitapta bizleri farklı noktalara götürüyor.      Pandemi dönemi nedeniyle kitapları hep metroda ev ve iş rotasında okuyordum. Bu kitabı okurken ise uzun zaman sonra Kadıköy'e geçtim, dönüşte vapura bindim. Ardından Pierre Loti tepesine teleferik ile çıktım. Sonuna doğru da Bostancı'dan vapura binip Heybeliada'da aldım soluğu. Kitabın kerameti ile yasakların hafiflemesini birleştirdim sanırım.      Geze Geze İstanbul, bizlere belki de hep gözümüzün önünde olan bazen fark etmediğimiz bazen de görmezden geldiğimiz tarihi ve kültürel dokularımızın başlarından geçenleri anlatıyor. Keyifli bir röportaj diliyle yazılmış olan kitap aslında haftalık köşe yazıların

Murakami'nin Kedisi

     Murakami'nin Kedisi ile İstanbul'da ezoterik bir maceraya hazır mısınız?       Yazar Aylin Oflaz, kitapta yarattığı karakterlerle bana keyifli bir okuma serüveni sundu. Okültizm ve ezoterik bilgilerle çok içli dışlı olmadığım için kitapta bir hata varsa da bunları fark edecek bir bilgi birikimim bulunmuyor. Bu konulara ilgi duyanlar ve bilgi sahibi kişiler için belki de aynı keyifli okuma süreci söz konusu olmayabilir, bu konuda da küçük bir uyarı yapayım. Ama yine de t rcih edilebilecek bir kitap bence. Eğer akışı ve hikayeyi beğenmezseniz sakince elinizdeki kitabı kenara bırakabilirsiniz.      Murakami'nin Kedisi'ne gelecek olursak... Eşi ile tartışan senaryo yazarı Lal, bitkilerine bakması için ona anahtarlarını bırakan arkadaşının evine atıyor kendini. Ezkaza kendisi için pek değerli olan Murakami'nin de bir sonraki gün İstanbul'da bir etkinlikte yer alacağını öğrenen karakterimizin aklı başından gidiyor. Etkinliğin olacağı mekana giden Lal, hayallerind

100 Lakap

100 Lakap * Alınış Velveleri İle Tolga Arvas tarafından hazırlanmış Ağaçkakan Yayınları'nın Hazır Bilgi Serisi'nin üçüncü kitabı. Anason İşleri  Instagram sayfasında gördüğüm 5 TL indiriminden kaptığım kitaplardan biri. Ev ve ofis arasındaki koşturmacada özellikle zihnimi rahatlatmak için keyifle okuduğum bir çalışma oldu. Kitapta kimler yok ki!  Tolga Arvas belli bir tarih aralığına oturtmadan geniş bir yelpazeden bizlere uzak veya yakın zamanda yaşamış kişilerden ve onların aldığı lakaplardan bahsediyor. Özellikle alınış velveleleri ile verilmiş olması daha da keyifli bir okuma olanağı sağlıyor bence. Çünkü manşetlere kadar taşınmış bazı lakaplar var ve bunların nasıl bu kişilere yapıştığının merak edilecek bir detay olduğunu düşünüyorum. Belki de sadece benim kedi meraklı ruhumdandır, bilemiyorum ama sizin için de bu bir merak unsuru ise 100 Lakap tam sizlik. Yazar olabildiğince araştırma yapıp bu lakapların kökenlerinin izini sürmüş. Osmanlı'dan paşalar da var, patroniç

Olmayan Şeyler

     Olmayan Şeyler, Gökhan Yücel'in ilk kitabı. Canım Zeynep'in gönderdiği kitaplardan biri. Beni özellikle pandeminin ruh halinden sıyırıp eğlenceli ve beklenmedik yolculuklara çıkaran bir eser oldu. Kitabı okumadan önce Destek Dükkan'da Zeynep ve yazar Gökhan Yücel'in şahane canlı yayın söyleşisini izledim ve elimdeki kitap bitince ilk okunacak kitap bu olmalı dedim.       Gökhan Yücel, zaten mesleği itibarıyla kelimelerle iç içe olan biri. Blog yazarlığı da yapan yazar, üzerinde uzun süre çalıştığı 'gerçekliği büken garip hikayeler toplaması'nı bizlere Karakarga Yayınları aracılığıyla ulaştırmış. 'Garip, absürt, zihinde şimşek çaktıran kısa hikayeler' olarak tanıtımı yapılan kitapta gerçekten oldukça farklı hikayeler okuyucuyu bekliyor. İlk başta tanıdık bir girişle okuyucuya kendini açmaya başlayan hikayelerde bazen sonunda 'ne, nasıl!' ifadesiyle kalakalıyorsunuz.       Olmayan Şeyler, bizi gerçeklikten alıp olmayacak, olamayacak, keşke o

Kadınlar Vaizi

           Kadınlar Vaizi en sevdiğim yazarlardan biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’a ait. Elimdeki kitap Mavi Çatı Yayınları tarafından basılmış. Kitaba geçmeden önce editleme kısmının beni biraz hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim. Kitap editi yapan biri olarak aynı sayfayı defalarca okumanın verdiği göz yorgunluğu, zihnin otomatik olarak doğru algılayıp tamamlaması ve bunun sonucunda bazı harf ve kelime hataları elbette olabilecek durumlar, ama bunun çok fazla olması, konuşma cümlelerinin karman çorman edilmesi ise okuyucunun gerçekten keyfini kaçıracak eksilere dönüşüyor.  İçindekiler sayfası da bulunmuyor kitapta. Bu benim için önemli bir detay, o yüzden ekleme ihtiyacı duydum. Başka bir baskısında bu hataların düzeltilip düzeltilmediğini inceleme şansım olmadı ama alırken bunu göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.  Farklı bir yayınevinin de tercih edebilirsiniz.       Kitaba gelecek olursak eğer, kitaba adını veren hikaye ve onu takip eden kısa öykülerden oluşuyor.

Büyü Dükkanı

Büyü Dükkanı da yine Yaşayan Kadınlar tarafından düzenlenecek bir atölye için okuma listeme dahil ettiğim bir kitap oldu. Yeşim Türköz’ün kaleminden çıkan kitap, Epsilon Yayınevi etiketiyle basılmış. Benim elimdeki kitabın 19. baskısıydı ve İstanbul Kelepir Kitabevi 'nden almıştım. Atölye, “Büyü Dükkanı & Erkeklerin Önceliklerinin Toplumsal Analizi Atölyesi” başlığıyla düzenlendi. Kitapta yer alan ‘Harita’ isimli öykünün atölye incelemesinde özellikle seçimlerin cinsiyeti var mı ve geçmişi değiştirebilseydik neleri değiştirirdik diye sorduk kendimize, ben internet bağlantım kesildiği için son 40 dakikayı izleyemedim ama YouTube kanallarında yüklendiğinde telafi edeceğim. İzlemek isteyenler için de buraya linkini bırakacağım.  Atölyeyi yöneten Berna Akdeniz'in kitapla ilgili şu tanımlaması çok hoşuma gitti; "Tam Pazar günü kahve demleyip okunacak bir kitap". Evet bende de bu izlenimi oluşturdu. Her ne kadar metroda işe gidip gelirken okumuş olsam da sanki ılık bi