Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

‘Barış İçin Karikatürler’ ve ‘En Sevdiğimiz Kahramanlar’ En Sevdiğim Yerde

Bahçesiyle beni alıp uzaklara götüren İstiklal’de sakinliği bulduğum mabetlerimden biri olan Fransız Kültür’de güzel ve de oldukça anlamlı bir sergi açılmış. Aslında iki tane demek daha doğru olacak sanırım. Sınav koşturmacası hayatın getirip önüme serdikleri derken oturup kafa dinlemeye girmişken karşılaştım. ‘Barış İçin Karikatürler – Uluslar arası Aydın Doğan Karikatür Yarışması Seçkisi’ ve ‘En Sevdiğimiz Kahramanlar’ sergileriyle. Karikatür dendiğinde her ne kadar zihnimizde mizahi şeyler canlansa da bazen baktığınız bir karikatür önünde onun gerçekliği ile kanınız donabilir. Çizgilerin içerdiği gerçeklerin ya da belki bunların bu kadar acımasız bir şekilde gerçek olduğunu bilmek sizi rahatsız edebilir. Sadece ülkemizde değil tüm dünyada ihtiyacımız var ‘barış’a. Hem de sadece fiziksel karşılığı olan savaşa, şiddete karşı değil psikolojik, manevi, sözel kısacası her türlü baskı ve şiddete karşı barışa hoşgörüye ihtiyacımız var. Sergideki seçkiler çeşitli ülkelerden katılan k

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

İlhami Algör’ün okuduğum ilk kitabı. Önce filmini izlemiştim kitabı okumak daha sonra kısmet oldu. Aynı doğrultuda gidiyor neredeyse ama belli başlı noktalarında ciddi ayrımlar var. Dil olarak aynı, garip ama okuyanını, izleyenini sarıyor kendine. Her ikisini de beğendim, her ikisinde gördüğüm farklı Müzeyyen yorumlarını… Kitap ve film erkek  kahramana odaklanıyor ama sanırım ben kadına odaklandım.  Filmde Sezin Akbaşoğulları ve Erdal Beşikçioğlu başrolleri paylaşıyordu. İkisinin de oyunculuklarını, karakterlere bürünüşünü izleyici olarak sevmiştim. Filmde birebir Müzeyyen ile karşılaşabiliyorsunuz tüm o gizemli halinin belirsizliğinin yanı sıra var edebiliyorsunuz fakat kitapta Müzeyyen daha flu. Hem filmde hem de kitapta erkek kahramanımız kendiyle konuşmayı seviyor. Belki de Müzeyyen’e açık konuşamadığı kadar konuşuyor kendisi ile. Edebi bir dilden ziyade daha sokak ağzı, ironik bir dili var romanın filmde yönetmende bu dili pek değiştirmemiş, iyi de olmuş bence. “… Sonra,