Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Raftaki Kedi etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

The Holiday

Selamlar, bu hafta bir filmde bahsetmek istiyorum, The Holiday. Romantik komedi formatındaki filmin başrollerini Kate Winslet, Cameron Diaz, Jude Law ve Miles Dumont paylaşıyor.  2006 yapımı olan filmde, birbirlerinden çok farklı hayatlar süren Amanda ve Iris, tatil için evlerini değiştiriyor. Biri İngiltere’deki şömineli küçük bir kasaba evine geçerken, diğeri ise Amerika’daki son derece lüks evin yolunu tutuyor.  Amanda, Amerika’da yaşıyor ve film fragmanları hazırlıyor. Iris ise İngiltere’de bir gazeteci. Yaşadıkları ya da yaşayamadıkları ilişkilerindeki sorunlardan dolayı uzaklaşmak istiyorlar. Bu yeni mekan ve çevrelerde karakterler konfor alanlarından çıkıyor ve yeniliklere kendilerini açıyor. Film, zaten dönem olarak kışı baz aldığı için battaniye ve sıcak çikolata ile izlenesi bir yapım bence. Bana pozitif enerji veren keyifli bir film oldu. Siz izlediniz mi? Film hakkındaki düşünceleriniz neler?

Akram Khan Topluluğu: Orman Kitabı

Rudyard Kipling'in Orman Kitabı romanından uyarlanan Akram Khan Topluluğu: Orman Kitabı görsel illüzyonu da görkemli bir şekilde kullanarak beni büyüledi.  Hem sahnede hem de sahne arkasında kocaman bir ekiple ortaya konan bu çalışma, anlattığı hikaye ve anlatış biçimiyle gerçekten izleyici sardı diyebilirim.  "Doğaya ve kendi köklerine duyduğu bağlılıktan yola çıkarak bu kez eseri bir dans tiyatrosu olarak uyarlayan Khan, Orman Kitabı’nı iklim krizini işlemek üzere yeniden yorumluyor ve Mowgli’yi karşımıza iklim mültecisi bir kız çocuğu olarak çıkarıyor. İnsanlığın doğaya karşı oluşturduğu tehdide odaklanan Khan, iklim değişikliğinin etkisiyle harap olmuş dünyamıza bir çocuğun gözünden bakıyor." Orman Kitabı hakkında genel geçer bilgiye sahip olarak girdiğim mekandan, izlediğim görsel şov ile bambaşka bir hikayeyle ayrıldım diyebilirim.  Yaşanması gereken bir deneyimdi ve beni davet ettiği için sahaf arkadaşım @istanbulkelepir sahibi Erdem'e teşekkür ederim.  İngil

Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin?

İstiklal Caddesi’nde yer alan Meşher keyifli bir sergi alanı. Şimdiye kadar pek çok keyifli sergiye ve süre ev sahipliği yapmış ve yapmaya devam ediyor. @mesher_official ’da Ben Kimse. Sen de mi Kimsesin? isimli sergiyi gezdim. Yurt içi ve yurt dışından toplam 44 sanatçının 120’ye yakın eseri yer alıyor. Sergi, antik Yunan mitolojisinden Ekho ve Narkissos’un karşılıksız aşk mitinden hareketle kurgulanmış. Sergi yer alan eserler bu kadim anlatının sunduğu yansıma, yankılanma, başkalaşma temalarını günümüzün sanatsal ve toplumsal dinamiklerinin ışığında yorumluyor. Sergi ismi, Emily Dickinson’ın “Ben Hiç Kimseyim! Sen Kimsin?” şiirinden esinlenilmiş.  Ben, kardeşim ve canım arkadaşımla gezerken çok keyif aldım, farklı farklı eserler bizi etkiledi. İçeride fotoğraf, resim, enstalasyon gibi birbirinden farklı eser bulunuyor. Görsel, işitsel ve dokunsal boyutların iç içe geçtiği bir sergi olmuş. Doğruyu söylemek gerekirse bazı eserleri çok beğendim ama bazıları benim için neredeyse rahatsı

Murderville

Selamlar, bu haftanın dizisi Murderville. 2022 yapımı bir komedi. Ana karakter Terry Seattle, her bölüm değişen ortağı ile farklı cinayet vakalarını çözüyor. Daha doğrusu konuk olan ortağı ile birlikte iz sürüyor, bazen doğru bazen de yanlış yönlendirmelerle onu manipüle ediyor.  Şimdilik tek sezon olarak yayınlanmış yapımın toplam 6 bölümü var. Her bölüm farklı konuklarla cinayetler çözülüyor. Konuklar bazen katili yakalarken bazen de suçsuz kişileri katil sanabiliyor. Bölüm sonlarında şef Rhonda gelerek, cevabın doğru ya da yanlış olduğunu verilen ipuçlarını hatırlatarak açıklıyor. Kafa dağıtmak için eğlenceli bir yapım olmuş bence, özellikle gizem, cinayet ve komedi sevenlerin ilgisini çekecektir. Ben ilk birkaç bölüm dizi hakkında kararsız kalsam da keyifle sezonu bitirdim.  En sevdiğim bölüm ise Sharon Stone’un konuk olduğu bölümdü. Siz yapımı izlediniz mi? Favori bölümünüz var mı?

Şatonun Altında

Uzun süredir bilet kovaladığım @fizikseltiyatro topluluğunun @oyunatolyesi 'nde sahnelelen Şatonun Altında oyununu izledim. Daveti için @istanbulkelepir çok teşekkür ederim, uzun süredir bir oyunda böyle gülmemiştim.  Oyun, hem metin hem de oyunculuklar açısından bana çok keyif verdi. İnteraktif bölümleri de olan, seyiriciyi bütün oyun boyunca içinde tutan bir tiyatro izlemiş olduk. Oyuncuların emeğini de ayrıca tebrik etmek isterim, kaç sezondur sahnede olan oyunu enerjisi hiç düşmeden dün akşam yine sahnelediler. Jest ve mimiklerine bayıldım. Birkaç defa izlemek isteyeceğim oyunlardan biri oldu. Macbet oyunundan uyarlanarak hazırlanan metinde absürt, trajik ve bol kanlı bir güldürü ortaya çıkmış. Şatonun altında yaşayan iki kafadar bize Macbet'in tragedyasını yaşatarak anlatıyor ama trajedi sahnede bir komediye dönüşüyor. Seyirciye soru sormalar, karşılıklı atışmalar ile interaktif hale getirilen oyundan çıkanların yüzü hep gülüyordu. Ben oyundan çok keyif aldım ve herke

Benküre / Planet I?

Yapay Zeka sanatına hazır mıyız? Bu sergi sayesinde haberim olan mekan Zülfaris Karaköy, Odeabank’ın dijital ve yeni medya sanatına odaklanan O’art platforumu tarafından gerçekleştirilen Benküre / Planet I? sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi eserleri, heykeltıraş  @handesekerciler  ve yeni medya sanatçısı  @ardayalkin ’dan oluşan sanatçı ikilisi  @wearehaar ’ın disiplinler arası çalışmalarından oluşuyor.   Mekanın bahçesinde bir heykel yerleştirmesi sizi karşılarken, ilk katı müziğe, üst katı ise heykel, resim ve vitray çalışmalarına ayrılmış. Sergide, mermer, cam, metal gibi geleneksel malzemeleri ışık, ses, ekran, bilgisayar yazılımları, yapay zekâ gibi teknolojik araçlarla birleştirilmiş.  Yapay zekanın yaratma ve sanatsal beceriler gösterebilmesi fikri bana biraz korkutucu gelse de benim için ilginç bir deneyimdi. Umarım mekan güzel bir dönüşüm yaşar ve ilginç sergilere ev sahipliği yapar. Meraklılarına tavsiye ederim.  Benküre / Planet I? 📌 Zülfaris Karaköy ✨ Hande

Friends

Merhaba, yakın zamanda izlediğim ya da favorilerim olan dizi ve filmlerden kısaca bahsetmek istiyorum. Bu konseptin ilk gönderisi de elbette Friends. Çünkü kendisi benim favori dizim, sıkıntılı zamanlarımda kafamı dağıtmak için sığındığım liman. Pek çok kişinin sevdiği bazılarının ise hiç hoşlanmadıkları ama sitcom efsanelerinden biri. Komedi ve sitcom sevenlere ama bu kıstasın dışında da genel izleyici kitlesine hitap eden bir yapım. Dizi, Manhattan'a yaşayan 6 arkadaşın günlük hayatlarından kesitler sunuyor. Hayat, arkadaşlık, aşk, ilişkiler, meslekler… Monica, Chandler, Rachel, Ross, Phobe ve Joey. Farklı meslekler ve aile yapılarından gelen bu arkadaş grubu Central Perk ve özellikle Monica’nın evinde vakit geçiriyor. Her karakterin şahsına özel tepkileri, hafızalara kazınan replikleri var. Yapım, 10 sezon boyunca sürmüş. Çok uzun gelebilir ama bölüm süreleri yaklaşık 25 dakika. Herkesin favori karakteri değişse de dizi, bence eğlenceli sahneleri ile çok keyifli bir tarza ve içe

Kağıttan Kediler

     Kağıttan Kediler, Selçuk Demirel'in çizimlerinin, kendisinin farklı yazarlardan yaptığı kedili seçkilerle buluşmuş hali diyebiliriz. Kitabın baskısı Yapı Kredi Yayınları tarafından yapılmış. Benim aradığım dönem piyasada bulunması biraz zordu. Ama şimdi aşağıdaki linkte stoğu bulunuyor.        Ben bu kitabı Ankara'da kardeşimin evine geçerken şu an ismini hatırlayamadığım bir sahaftan almıştım. Öylesine girip, uzun zamandır aradığım bir kitabı bulmak beni çok mutlu etmişti. Görünce hemen kaptım tabii ama kitabı okumam, en azından tamamını, çok sonrayı buldu diyebilirim. Ara ara kitaplığın başına gidip karıştığım bu kitabın sonunda tamamını okudum. Kitap, tam hafta sonu kahve içerken fonda hafif bir müzik eşliğinde keyif yaparak okunacak bir kitap hissi yarattı bende. Hatta sanki bir sergi geziyormuşum da ek olarak eserlere metinler iliştirilmiş gibi geldi. Koca bir sergi salonunu avuçlarımın içinde tutuyormuşum gibi.       Selçuk Demirel, illüstrasyonlarını keyifle takip e

Zihin Koleksiyoncusu

     Zihin Koleksiyoncusu, Doç. Dr. Aslı Kotaman'ın kaleminden çıkan ve Karakarga etiketiyle raflarda yerini almış bir eser. Hem kitap hem de yazarıyla sevgili dostum Zeynep sayesinde tanıştım. Kendisinin bana hediyesi olan kitaplardan biriydi.       Zihin Koleksiyoncusu / Dönüşümün Kitabı açıkçası isim ve kapağına baktığımda bende farklı bir izlenim oluşturmuştu. Kitabı okumaya başladığımda ise içeriğin düşündüğümden çok daha farklı olduğunu fark ettim. Yazar ve eser hakkında bir ön bilgim yoktu, kendim araştırıp almadığım için ve bir merakla direk sayfaların içine atladığımdan uzun uzadıya bir kitap öncesi araştırmasına da girişemedim açıkçası.       Başlayıp 1-2 bölüm geçtikten sonra da yazarın anlatmak istediklerine, hislerine, duygularına kulak vermeye devam etme arzusunda buldum kendimi. Kavramları tartışıyordu, aralarında benim de sürekli ikileme düştüğüm kavramlar da vardı. Kendi iç sesiyle, hissettikleri ile toplumun 'yok aslında böyle düşünmelisin Aslı' dediği nok

Frankenstein'in Laneti

     Frankenstein'in Laneti, hayattayken tanışma fırsatı bulamadığım ama hep tanışmayı istediğim Giovanni Scognamillo'nun kaleminden çıkan bir eser. Bilge Karınca Yayınları tarafından da biz okuyuculara ulaştırılmış. Polisiye romanlardan sonra bir de korku edebiyatına inceden giriş yapayım dedim. Sanırım pandeminin de etkisiyle oldukça tekdüzeleşen hayatımı bu şekilde daha enerjik kılıyor olabilirim. Bazı kesmeli biçmeli satırları okurken zorlanmadım değil ama yine de farklı bir okuma deneyimi oldu benim için.      Frankstein ya da Modern Prometheus  karakteri aslında İngiliz yazar Mary Shelley tarafından yaratılmış kurgu bir karakter. Fakat bu karakter hem sinema hem de edebiyatta o kadar ilgi çekmiş ki farklı farklı anlatıları ve versiyonları mevcut. Ben Mary Shelley tarafından yazılan asıl eseri henüz okumadım ama fırsat bulduğumda kesinlikle onu da okuyacağım. Şimdilik sinemadan ve kısa metinlerden aşina olduğum Frankenstein ve lanetini Giovanni Scognamillo kaleminden okudu

Silva Quartet ile üflemeli çalgılar gecesi

      Silva Quartet, ülkemizin ilk üflemeli çalgılar grubu. Dört kadın, dört enstrüman ve harika ezgiler... G rubu, 13 Ocak akşamı ilk defa Notre Dame de Sion konser salonunda canlı dinleme fırsatı buldum. Konser duyurusunu görünce hemen sanal ortamlardaki ulaşabildiğim işlerini dinledim ve oldukça keyif aldım. Yakın zamanda canlı dinleyecek olma ihtimalim de beni çok heyecanlandırdı. Her ne kadar kendimi ana vermeyi ve anda kalma konusunda sınırlarımı zorlasam da gün içindeki stresimden dolayı bu keyifli konserin tadını tam anlamıyla çıkaramamış olabilirim.       Silva Quartet, 2010 yılında kurulmuş ve tamamı üflemeli çalgılardan oluşan bir kadın müzik grubu. Flütte Duygu Kozak Şahiner, obuada Beste Özensoy, klarnete Merve Nuvasil ve fagotta Hande Everes yer alıyor.  Bir arada, ahenkle oldukça keyifli bir seremoni yaratan bu grubu bulduğum her fırsatta dinlemek isteyeceğim kesin.       Grubun repertuarında klasik müzik, Türk müziği, caz, tango, film müzikleri ve popüler müziği sentezl

heybeliada'da tanrı ve adam

     heybeliada'da tanrı ve adam, Kriton Dinçmen'in kaleminden Arion Yayınevi etiketiyle çıkmış. Kitabı piyasada bulmak pek kolay değil sanırım çünkü biraz eski bir baskı. Biz ailemizin sahafından almıştık, daha doğrusu kardeşim kendisi için almıştı. Okuyup beğenince bana da tavsiye etti.       heybeliada'da tanrı ve adam, kapağında büyüklere bir masal alt başlığı ile okuyucuyu karşılıyor. Kurgu olarak beni biraz şaşırtan kitaplardan oldu. Kriton Dinçmen ile de bu kitapla ilk tanıştım. Kendisi, psikiyatr, akademisyen ve yazar olarak geçiyor ama kendisi hakkında farklı bilgiler gördüm, gerçekliğini doğrulayamadığım için o konuda kafamda soru işaretleri oluştu. Bu kitabını okudum ama başka bir kitabını okur muyum emin değilim.       heybeliada'da tanrı ve adam kitabına gelecek olursak, nesir olarak düzenlenmiş ama belli bir kritere uyulmadan ilerliyor. Farklı bir metin akışı var. Çok kısa bir kitap olduğu için çok fazla detay vermek istemiyorum. Denk geldiğinizde hızlıca

Kapıların Dışında, Savaşın İçinde

     Kapıların Dışında oyunu, İBB Ali Emiri Kültür Merkezi'nde seyirciyle buluştu. Ben de ailemizin sahafı Erdem Bey sayesinde son dakika haberdar olup seyirciler arasında yerimi aldım. İBB, kültür merkezlerindeki sahnelerde özel tiyatroları ve seyircileri bir araya getiriyor. Bu çok güzel ve takdire şayan bir durum hem de bu oyunları seyircilere ücretsiz olarak sunuyor. Ne yazık ki duyuru anlamında aynı ilgi ve özen bürokrasiye takıldığı için gösterilemiyor. Örneğin Fatih'teki merkezde gidebilme ihtimalimin olduğu bu oyuna arkadaşımız haber vermese ben de gidemeyecektim. Pek çok insanın da aynı şekilde haberdar olamadığını düşünüyorum çünkü ne yazık ki salon çok dolu değildi.       Saat tercihleri de aynı şekilde şehir ve çalışma hayatı çok dikkate alınarak hazırlanmamış, oyun saat 19.00'da başladı. Mesai çıkışı ve İstanbul trafiği düşünüldüğü çok doğru bir başlangıç saati değil. Raylı sistemle gitmeme rağmen ben bile işten biraz erken çıkıp ucu ucuna yetişmiş oldum. Tabii

Tarihte yolculuk: St. Pierre Han

         St. Pierre Han, işletme hakkı 2011 yılında Bahçeşehir Üniversitesi'ne geçen, 2021 yılında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon çalışmaları kapsamına alınan bir mekan. İstanbul'daki yaşama 1700'lü yıllardan milenyum yıllarına kadar farklı biçimlerde katkıda bulunmuş yerlerden biri. Banka, lojman, mimarlık ofisi, torna ve metal atölyesine kadar sayısız meslek grubuna ev sahipliği yapmış. Bu ev sahipliğinden de oldukça yıpranmış ve yorgun düşmüş.       Yakın zamana kadar atıl bir şekilde duran St. Pierre Han, şimdilerde restorasyon sürecinde ve bu süreç içerisindeyken meraklılarına da gezi fırsatı sunmakta. ibbmiras sosyal medya hesaplarından ulaşıp kayıt yaptırarak, sizler de bu gezilere katılabilirsiniz.  Hem hafta içi hem de hafta sonu düzenleniyor. Gelen konuklara bir anlatıcı ve üniversitenin öğrencileri eşlik ediyor.          19 Aralık tarihinde katıldığım gezide ise bize Umut bey eşlik etti. St. Pierre Hanı'ın hem tarihsel hem de mimar

Toros Can ile NDS'de piyano gecesi

Toros Can      Toros Can, 12 Aralık akşamı Notre Dame de Sion Lisesi'nin keyifli salonunda klasik müzikseverlerle buluştu. Piyano resitali ve resital arasında verdiği samimi bilgilerle çaldıkları ile keyifli bir gece geçirmemizi sağlarken klasik müziğe dair yeni bilgiler edinmemize de vesile oldu. Kendisini canlı olarak ilk defa dinlemiş oldum ben de. Enerjik ve samimi tavırlarıyla da beni etkilediğini söylemeliyim. Özellikle çalacağı parçalar ve türleri hakkındaki üst perdeden olmayan samimi açıklamaları konserden aldığım hazzı artırdı.       Hem yurt içi hem de yurt dışında birçok okulda akademik kariyerini şekillendiren Prof. Toros Can, sayısız ödül sahibi, pek çok festivalde yer almış ve çeşitli yarışmalarda da jüri üyeliği görevini üstlenmiş. Bundan sonra çalışmalarını takip edeceğim insanlardan biri oldu.       Yaklaşık bir saatlik resital, arasız bir şekilde yapıldı. Gecenin programında Bach, Beethoven, Brahms ve Bartok vardı. BİS olarak ise Pugliese ile konser tamamlandı. T

Metin Akpınar ile Muhabbet

     Metin Akpınar ile Muhabbet, Maximum UNİQ Hall sahnesinde dün gece seyirciyle buluştu. Ne mutlu bana ki ben de o seyirciler arasındaydım ve bu büyük ustanın muhabbetine nail oldum. Devekuşu Kabare oyunları, filmleri ve belgesellerini hayranlıkla izlediğim Metin Akpınar'ı sahnede görmek çok ayrı bir heyecandı.      Emeğini verdiği tüm işlerde olduğu gibi o nahifliği, mütevaziliği ve içtenliğiyle bir söyleşi tadındaki gösteriden izleyicilere enerjisini bu kadar güzel geçirebilen nadir sanatçılar olduğunu düşünüyorum. Soru soran sormayan bütün izleyicilerin o an orada olmaktan duydukları mutluluk ve heyecan o kadar güzel bir sinerji yarattı ki, hissetmemek mümkün değil. Tanıtım metninde yer alan şu cümlelere yer vermeden de geçemiyorum o yüzden; ... Sonra da “Dün akşam neredeydin?” diye soranlara gururla söyleyeceğiz: “Metin Akpınar ile sohbet muhabbette!” ...     Her izleyicinin bu gurur ve mutluluğu duyduğuna eminim. Tam kapasite ile Metin Akpınar'ı bir tiyatro ya

Orchestra'Sion Solistleriyle Geçmişle Dans

     Notre-Dame de Sion İstanbul Lisesi, hem mekan hem de kültürel etkinlikleriyle en sevdiğim yerlerden biri. Okul olarak hem müziği hem de diğer kültürel faaliyetlere ön ayak olmaları, bu çerçevede öğrencilerine çok güzel perspektifler sunmalarıyla gönlümde ayrı bir yerde. Ayrıca İstanbullu sanatseverlere keyifli anlar yaşatmaları paha biçilemez. Ücretsiz ama rezervasyonlu olarak sayısız konser düzenleyerek keyifli orkestralarıyla bizlere çok keyifli anılar sunuyorlar.       Okulun mekan olarak insanı saran konser salonu içerisinde hangi eseri dinlesem mutlaka bir keyif ve mutlulukla ayrılıyorum. Hem öğrencileriyle sundukları eserlerde hem de dünyaca ünlü müzisyenleri bir araya getirdikleri performanslarda huzur ve keyifle dolmuş, günlük yaşantımın sıkıntılarından bir parça olsun uzaklaşmış dingin bir şekilde o güzelim bahçeye indiğimi anımsıyorum hep.       Pandemiden dolayı uzak kaldığım Notre-Dame de Sion İstanbul Lisesi ve Orchestra'Sion ile dün akşam çok keyifli bir konserde

Mitoloji

       Mitoloji, Haldun Taner imzasıyla Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan ve içerisinde 1977 Milliyet Çocuk dergisinde yayımlanmış yazılardan oluşuyor. Haldun Taner, dilini ve üslubunu çok sevdiğim bir yazardır aslında ama bu kitabında biraz hayal kırıklığı yaşadığımı belirtmem gerekiyor. Bazı ifadeleri görünce kitaplarını severek okuduğum Haldun Taner'e mi ait bu cümleler diye düşünmedim değil. Hem bir çocuk dergisinde yayımlandığı hem de özellikle kadınlara yönelik kullanılan sıfatlar beni şaşkına çevirdiği için kendimi sorgulama gereği hissettim. Severek okuduğum bu yazarın diğer kitapları da böyleydi aslında ama benim hassasiyetlerim arttığı için mi bu kitapta daha fazla rahatsızlık hissettim, yoksa bu kitaba özel bir durum mu var? Bunu anlayabilmek için başka kitaplarını bu ayrım zihnimdeyken okuyacağım.        Aslında kitabı yayınevinin kendi dükkanında gördüğümde, arka kapağını okuyup çok heyecanlanmıştım. Mitoloji -en azından benim gözlemleyebildiğim kadarıyla- ülkemi

kedi anaları

     kedi anaları, Gülümser Heper'in kaleminden çıkmış ve Bence Kitap etiketiyle basılmış. Kitabı sahafta gördüğüm zaman arkasını okumaya fırsat bulamadığım için sadece başlığına bakıp almıştım. Açıkçası içeriğiyle ilgili çok farklı bir beklentiye girdiğimi söylemem lazım. Daha farklı bir hikaye dizisi bekliyordum ve okuduğum kitap beklentimden çok çok farklı bir eserdi.      Kitabın arka kapağında şu şekilde bir metin yer alıyor:  " İtilmiş ve dışlanmış kimliklerin, söyleyecek sözü ve itirazı olan kadınların; sokak hayvanlarının ve aykırı kişiliklerin ibret verici hikayelerinin usta bir anlatımla kaleme alındığı mükemmel bir çalışma... Birbirinden ilginç karakterlerin şaşırtıcı yaşamlarının akıllardan silinmeyecek öyküleri... Yalın ve etkileyici Türkçesi, akıcı dili ve hayret verici kurgusuyla elinizden bırakamayacağınız usta işi bir kitap... "       Açıkçası arka kapaktaki yazıda biraz abartılmış. Ne yazık ki Türkçesi övülen kitapta bazı hatalar mevcuttu. Kitabı işe gel