Ana içeriğe atla

Kayıtlar

100 Lakap

100 Lakap * Alınış Velveleri İle Tolga Arvas tarafından hazırlanmış Ağaçkakan Yayınları'nın Hazır Bilgi Serisi'nin üçüncü kitabı. Anason İşleri  Instagram sayfasında gördüğüm 5 TL indiriminden kaptığım kitaplardan biri. Ev ve ofis arasındaki koşturmacada özellikle zihnimi rahatlatmak için keyifle okuduğum bir çalışma oldu. Kitapta kimler yok ki!  Tolga Arvas belli bir tarih aralığına oturtmadan geniş bir yelpazeden bizlere uzak veya yakın zamanda yaşamış kişilerden ve onların aldığı lakaplardan bahsediyor. Özellikle alınış velveleleri ile verilmiş olması daha da keyifli bir okuma olanağı sağlıyor bence. Çünkü manşetlere kadar taşınmış bazı lakaplar var ve bunların nasıl bu kişilere yapıştığının merak edilecek bir detay olduğunu düşünüyorum. Belki de sadece benim kedi meraklı ruhumdandır, bilemiyorum ama sizin için de bu bir merak unsuru ise 100 Lakap tam sizlik. Yazar olabildiğince araştırma yapıp bu lakapların kökenlerinin izini sürmüş. Osmanlı'dan paşalar da var, patroniç

Olmayan Şeyler

     Olmayan Şeyler, Gökhan Yücel'in ilk kitabı. Canım Zeynep'in gönderdiği kitaplardan biri. Beni özellikle pandeminin ruh halinden sıyırıp eğlenceli ve beklenmedik yolculuklara çıkaran bir eser oldu. Kitabı okumadan önce Destek Dükkan'da Zeynep ve yazar Gökhan Yücel'in şahane canlı yayın söyleşisini izledim ve elimdeki kitap bitince ilk okunacak kitap bu olmalı dedim.       Gökhan Yücel, zaten mesleği itibarıyla kelimelerle iç içe olan biri. Blog yazarlığı da yapan yazar, üzerinde uzun süre çalıştığı 'gerçekliği büken garip hikayeler toplaması'nı bizlere Karakarga Yayınları aracılığıyla ulaştırmış. 'Garip, absürt, zihinde şimşek çaktıran kısa hikayeler' olarak tanıtımı yapılan kitapta gerçekten oldukça farklı hikayeler okuyucuyu bekliyor. İlk başta tanıdık bir girişle okuyucuya kendini açmaya başlayan hikayelerde bazen sonunda 'ne, nasıl!' ifadesiyle kalakalıyorsunuz.       Olmayan Şeyler, bizi gerçeklikten alıp olmayacak, olamayacak, keşke o

Kadınlar Vaizi

           Kadınlar Vaizi en sevdiğim yazarlardan biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’a ait. Elimdeki kitap Mavi Çatı Yayınları tarafından basılmış. Kitaba geçmeden önce editleme kısmının beni biraz hayal kırıklığına uğrattığını söyleyebilirim. Kitap editi yapan biri olarak aynı sayfayı defalarca okumanın verdiği göz yorgunluğu, zihnin otomatik olarak doğru algılayıp tamamlaması ve bunun sonucunda bazı harf ve kelime hataları elbette olabilecek durumlar, ama bunun çok fazla olması, konuşma cümlelerinin karman çorman edilmesi ise okuyucunun gerçekten keyfini kaçıracak eksilere dönüşüyor.  İçindekiler sayfası da bulunmuyor kitapta. Bu benim için önemli bir detay, o yüzden ekleme ihtiyacı duydum. Başka bir baskısında bu hataların düzeltilip düzeltilmediğini inceleme şansım olmadı ama alırken bunu göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim.  Farklı bir yayınevinin de tercih edebilirsiniz.       Kitaba gelecek olursak eğer, kitaba adını veren hikaye ve onu takip eden kısa öykülerden oluşuyor.

Büyü Dükkanı

Büyü Dükkanı da yine Yaşayan Kadınlar tarafından düzenlenecek bir atölye için okuma listeme dahil ettiğim bir kitap oldu. Yeşim Türköz’ün kaleminden çıkan kitap, Epsilon Yayınevi etiketiyle basılmış. Benim elimdeki kitabın 19. baskısıydı ve İstanbul Kelepir Kitabevi 'nden almıştım. Atölye, “Büyü Dükkanı & Erkeklerin Önceliklerinin Toplumsal Analizi Atölyesi” başlığıyla düzenlendi. Kitapta yer alan ‘Harita’ isimli öykünün atölye incelemesinde özellikle seçimlerin cinsiyeti var mı ve geçmişi değiştirebilseydik neleri değiştirirdik diye sorduk kendimize, ben internet bağlantım kesildiği için son 40 dakikayı izleyemedim ama YouTube kanallarında yüklendiğinde telafi edeceğim. İzlemek isteyenler için de buraya linkini bırakacağım.  Atölyeyi yöneten Berna Akdeniz'in kitapla ilgili şu tanımlaması çok hoşuma gitti; "Tam Pazar günü kahve demleyip okunacak bir kitap". Evet bende de bu izlenimi oluşturdu. Her ne kadar metroda işe gidip gelirken okumuş olsam da sanki ılık bi

Kanayak

     Kanayak, Gamze Aslan’ı ilk defa okuduğum eser oldu. Kitap, Can Yayınları tarafından basılmış. Bu kitap ve içindeki hikayeler konusunda gerçekten kafam çok karışık. Sevdim mi, sevmedim mi? Ne hissettim? Çok ayırdına varamıyorum.       Yaşayan Kadınlar tarafından düzenlenen 'Kanayak & Toplumsal Cinsiyet İnşasında Kelimelerin Gücü Atölyesi' kapsamında bir hikayeyi konuşacaktık. Hikaye ise kitapta yer alan “O Bir Ağaçtır Ki Cehennemin Dibinde Çıkar” öyküsü idi. Her gün kullandığımız kelimeler aslında ne anlam ifade ediyor, insanlarda kadın ya da erkek nasıl bir etkiye sahip. Dil ve dildeki kelimeler aslında hayatımızdaki pek çok şeyin inşasında biz farkında olsak da olmasak da o kadar derin bir yere sahip ki. Bu nedenle kadın hareketleri (diğer hareketler de elbette) için, toplumsal cinsiyet ifadeleri, bu ifadelerin değişimi, dönüşümü önemli bir yere sahip. Bir insanın söylemek istediklerini direk ifade etmese bile kelimelerini dolandırdığı yoldan az çok anlamlandırabil

hepsi hikâye

       Hepsi Hikâye, Gaye Boralıoğlu’nun kaleminden okudum ikinci kitap. İlki Dünyadan Aşağı idi. Oradaki üslubunu beğendiğim için başka kitaplarıyla da tanışmayı istediğim bir yazar olmuştu. Bu kitapla ise onu okuduktan yıllar sonra Atlas Sahaf raflarında kendimi kaybetmişken rastladım. Daha doğrusu eski adıyla Atlas Sahaf, yeni adıyla ise Atlas İstanbul Kelepir Kitap, özellikle pandemi dönemiyle birlikte benim işten eve dönerken yaptığım bir kaçamak, bir nefes alma seansına dönüştü diyebilirim. Fiyatlarıyla okurları, kazandıklarıyla ise dükkandaki ve çevredeki kedileri mutlu eden bir yer. Zaten sık sık Instagram hesabımda da bahsediyorum. Eğer merak ederseniz şuradaki linkten bir göz atabilirsiniz; Atlas İstanbul Kelepir Kitap      Hepsi Hikâye kitabına dönecek olursam, içerisinde on bir hikaye bulunuyor. Hikayeler aynı karakterlerin çevresinde dönüyor. Yani bir hikayede tanıştığımız ve hikayesine ortak olduğumuz kahramanın hayatının farklı farklı olaylarına ortak oluyoruz. Kitaptaki

Metal

Metal, benim hayatımda çok özel bir yere koyduğum Murathan Mungan imzalı bir şiir kitabı. Şiir kitapları söz konusu olduğunda çok fazla söz söyleyemiyorum. Çünkü şiir, düzyazıya göre kanaatimce ucu daha açık, okuyucuya biraz daha alan tanıyan bir edebiyat türü. Çünkü birbiri ardına sıralanan kelimeler artık yazarın kaleminden çıkmış, okuyucunun hayal gücüne ve ne anlamak istediğine göre biraz farklı şekiller alabiliyor. Aynı şiirde biri hüzünlenirken, başka biri umut dolabilir. Bu nedenle eğer Murathan Mungan’ı ve onun şiirlerini seviyorsanız, Metal de okuma listenize girmeli diye düşünüyorum.  Mungan, düzyazı ve şiir dilinde farklı kalemlere sahip kanaatimce. Ben özellikle düzyazılarına daha fazla meylediyorum diyebilirim. Ama Yalnızlar Operası’nın da bende yerinin ayrı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Metal, Metis Yayınları tarafından basılan ve Mungan’ın 1990-1994 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşuyor. Kitabın ilk baskısı da 1994 yılında yapılmış. Ek olarak şöyle bir not