Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Açıkçası Canım, Umurumda Değil

Açıkçası Canım, Umurumda Değil, Aslı Kotaman'ın kitabı. Daha önce okuduğum ve burada da yazdığım anlattığım Zihin Koleksiyonucu tadında bir kitaptı. Yine Karakarga tarafından bizimle buluşturulmuş.  Bir önceki kitapta olduğu gibi, yazar aklına takılanları, içinden geçenleri, hissettiklerini ya da dönemin koşullarının ona hissettirdiklerini yazmış. Yazarken de yine sanatın farklı dallarından eserlere, kuramlara v kuramcılarına da atıflar yapmayı es geçmemiş. Bir önceki kitapta olduğu gibi ben yine duraksayarak, yüce Google'a danışarak ya da özellikle filmlerde izleyeyim diye not ederek okudum kitabı. Aslı Kotaman'ın perspektifinden çıktığımız yol, kendi düşünce akışımızla kesişip başka yeni yollar da açabilir veya ben de böyle hissediyordum, yalnız da değilmişim dedirtebilir.  Benim için yine kendimi geliştirdiğim, beni beslediğini düşündüğüm bir kitap oldu. Özellikle ismi bile sürekli yanımda taşımam için yeterli aslında. Bir ara kitabın kapağını alnıma yapıştırıp gezmek is

Zihin Koleksiyoncusu

     Zihin Koleksiyoncusu, Doç. Dr. Aslı Kotaman'ın kaleminden çıkan ve Karakarga etiketiyle raflarda yerini almış bir eser. Hem kitap hem de yazarıyla sevgili dostum Zeynep sayesinde tanıştım. Kendisinin bana hediyesi olan kitaplardan biriydi.       Zihin Koleksiyoncusu / Dönüşümün Kitabı açıkçası isim ve kapağına baktığımda bende farklı bir izlenim oluşturmuştu. Kitabı okumaya başladığımda ise içeriğin düşündüğümden çok daha farklı olduğunu fark ettim. Yazar ve eser hakkında bir ön bilgim yoktu, kendim araştırıp almadığım için ve bir merakla direk sayfaların içine atladığımdan uzun uzadıya bir kitap öncesi araştırmasına da girişemedim açıkçası.       Başlayıp 1-2 bölüm geçtikten sonra da yazarın anlatmak istediklerine, hislerine, duygularına kulak vermeye devam etme arzusunda buldum kendimi. Kavramları tartışıyordu, aralarında benim de sürekli ikileme düştüğüm kavramlar da vardı. Kendi iç sesiyle, hissettikleri ile toplumun 'yok aslında böyle düşünmelisin Aslı' dediği nok

Frankenstein'in Laneti

     Frankenstein'in Laneti, hayattayken tanışma fırsatı bulamadığım ama hep tanışmayı istediğim Giovanni Scognamillo'nun kaleminden çıkan bir eser. Bilge Karınca Yayınları tarafından da biz okuyuculara ulaştırılmış. Polisiye romanlardan sonra bir de korku edebiyatına inceden giriş yapayım dedim. Sanırım pandeminin de etkisiyle oldukça tekdüzeleşen hayatımı bu şekilde daha enerjik kılıyor olabilirim. Bazı kesmeli biçmeli satırları okurken zorlanmadım değil ama yine de farklı bir okuma deneyimi oldu benim için.      Frankstein ya da Modern Prometheus  karakteri aslında İngiliz yazar Mary Shelley tarafından yaratılmış kurgu bir karakter. Fakat bu karakter hem sinema hem de edebiyatta o kadar ilgi çekmiş ki farklı farklı anlatıları ve versiyonları mevcut. Ben Mary Shelley tarafından yazılan asıl eseri henüz okumadım ama fırsat bulduğumda kesinlikle onu da okuyacağım. Şimdilik sinemadan ve kısa metinlerden aşina olduğum Frankenstein ve lanetini Giovanni Scognamillo kaleminden okudu

Silva Quartet ile üflemeli çalgılar gecesi

      Silva Quartet, ülkemizin ilk üflemeli çalgılar grubu. Dört kadın, dört enstrüman ve harika ezgiler... G rubu, 13 Ocak akşamı ilk defa Notre Dame de Sion konser salonunda canlı dinleme fırsatı buldum. Konser duyurusunu görünce hemen sanal ortamlardaki ulaşabildiğim işlerini dinledim ve oldukça keyif aldım. Yakın zamanda canlı dinleyecek olma ihtimalim de beni çok heyecanlandırdı. Her ne kadar kendimi ana vermeyi ve anda kalma konusunda sınırlarımı zorlasam da gün içindeki stresimden dolayı bu keyifli konserin tadını tam anlamıyla çıkaramamış olabilirim.       Silva Quartet, 2010 yılında kurulmuş ve tamamı üflemeli çalgılardan oluşan bir kadın müzik grubu. Flütte Duygu Kozak Şahiner, obuada Beste Özensoy, klarnete Merve Nuvasil ve fagotta Hande Everes yer alıyor.  Bir arada, ahenkle oldukça keyifli bir seremoni yaratan bu grubu bulduğum her fırsatta dinlemek isteyeceğim kesin.       Grubun repertuarında klasik müzik, Türk müziği, caz, tango, film müzikleri ve popüler müziği sentezl

heybeliada'da tanrı ve adam

     heybeliada'da tanrı ve adam, Kriton Dinçmen'in kaleminden Arion Yayınevi etiketiyle çıkmış. Kitabı piyasada bulmak pek kolay değil sanırım çünkü biraz eski bir baskı. Biz ailemizin sahafından almıştık, daha doğrusu kardeşim kendisi için almıştı. Okuyup beğenince bana da tavsiye etti.       heybeliada'da tanrı ve adam, kapağında büyüklere bir masal alt başlığı ile okuyucuyu karşılıyor. Kurgu olarak beni biraz şaşırtan kitaplardan oldu. Kriton Dinçmen ile de bu kitapla ilk tanıştım. Kendisi, psikiyatr, akademisyen ve yazar olarak geçiyor ama kendisi hakkında farklı bilgiler gördüm, gerçekliğini doğrulayamadığım için o konuda kafamda soru işaretleri oluştu. Bu kitabını okudum ama başka bir kitabını okur muyum emin değilim.       heybeliada'da tanrı ve adam kitabına gelecek olursak, nesir olarak düzenlenmiş ama belli bir kritere uyulmadan ilerliyor. Farklı bir metin akışı var. Çok kısa bir kitap olduğu için çok fazla detay vermek istemiyorum. Denk geldiğinizde hızlıca

Kapıların Dışında, Savaşın İçinde

     Kapıların Dışında oyunu, İBB Ali Emiri Kültür Merkezi'nde seyirciyle buluştu. Ben de ailemizin sahafı Erdem Bey sayesinde son dakika haberdar olup seyirciler arasında yerimi aldım. İBB, kültür merkezlerindeki sahnelerde özel tiyatroları ve seyircileri bir araya getiriyor. Bu çok güzel ve takdire şayan bir durum hem de bu oyunları seyircilere ücretsiz olarak sunuyor. Ne yazık ki duyuru anlamında aynı ilgi ve özen bürokrasiye takıldığı için gösterilemiyor. Örneğin Fatih'teki merkezde gidebilme ihtimalimin olduğu bu oyuna arkadaşımız haber vermese ben de gidemeyecektim. Pek çok insanın da aynı şekilde haberdar olamadığını düşünüyorum çünkü ne yazık ki salon çok dolu değildi.       Saat tercihleri de aynı şekilde şehir ve çalışma hayatı çok dikkate alınarak hazırlanmamış, oyun saat 19.00'da başladı. Mesai çıkışı ve İstanbul trafiği düşünüldüğü çok doğru bir başlangıç saati değil. Raylı sistemle gitmeme rağmen ben bile işten biraz erken çıkıp ucu ucuna yetişmiş oldum. Tabii

Tarihte yolculuk: St. Pierre Han

         St. Pierre Han, işletme hakkı 2011 yılında Bahçeşehir Üniversitesi'ne geçen, 2021 yılında ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyon çalışmaları kapsamına alınan bir mekan. İstanbul'daki yaşama 1700'lü yıllardan milenyum yıllarına kadar farklı biçimlerde katkıda bulunmuş yerlerden biri. Banka, lojman, mimarlık ofisi, torna ve metal atölyesine kadar sayısız meslek grubuna ev sahipliği yapmış. Bu ev sahipliğinden de oldukça yıpranmış ve yorgun düşmüş.       Yakın zamana kadar atıl bir şekilde duran St. Pierre Han, şimdilerde restorasyon sürecinde ve bu süreç içerisindeyken meraklılarına da gezi fırsatı sunmakta. ibbmiras sosyal medya hesaplarından ulaşıp kayıt yaptırarak, sizler de bu gezilere katılabilirsiniz.  Hem hafta içi hem de hafta sonu düzenleniyor. Gelen konuklara bir anlatıcı ve üniversitenin öğrencileri eşlik ediyor.          19 Aralık tarihinde katıldığım gezide ise bize Umut bey eşlik etti. St. Pierre Hanı'ın hem tarihsel hem de mimar