Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Abidin Dino: Kategorik Sınıflandırmanın Dışında Bir Sanatçı

Ressam, karikatürist, desinatör, illüstratör ve heykeltıraş… Türk sanatında önemli bir yer edinmiş Abidin Dino. Kaya Özsezgin tarafından hazırlanıp, Kaynak Yayınları’ndan Resmin Ustaları Dizisi başlığı altında çıkmış “Abidin Dino: Kategorik Sınıflamanın Dışında Bir Sanatçı” kitabından söz etmek istiyorum. Abidin Dino, Nazım Hikmet ile olan şu anekdotundan hatırlanır: “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” Dino’nun kişisel ve sanat yaşamından kesitler taşıyor kitap. Doğumdan kişisel ve sanat hayatına, gönderildiği sürgünden, desenlere ve karikatüre odaklanışı… Çok yönlü Abidin Dino’nun hayatını merak eden, onu tanımak isteyenler için ince ama etkili bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitaba eklenen Dino’ya ait fotoğraflar ve çizimler bu biyografik kitaba renk katmış. Kitapta yer alan, Dino’nun resmin ne işe yaradığı sorusuna verdiği cevap özellikle çok hoşuma gitti: “Bunca çılgın bir ortamda, belki hiçbir işe yaramaz resim. Ama belki bir bayraktır resim. Bir beraberlik

Kırmızı Pazartesi

“Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 05.30’da kalkmıştı.” Bu cümle ile başlıyor Marquez’in etkileyici romanı. Cinayet romanları ile pek aram yoktur aslında fakat Marquez’in kurgusu ve dili ile keyifle okuduğum romanlar arasında yerini aldı. İşleneceği bütün kasaba tarafından bilinen fakat önüne geçilemeyen-geçilmeyen bir cinayet. Angela Vicario’nun Bayardo San Román ile düğünlerinin sabahında bir ‘namus’ cinayeti olarak Santiago Nasar’ın kurban oluşu. Pablo ve Pedro Vicario, kardeşlerinin kaybolan bekâretinin hesabını soracaklardır. Angela Vicario’nun olay hakkında hiçbir ayrıntıdan söz etmeden sadece isim vermesi olayı bir muamma halinde bırakır. Kitap bu olay çevresinde Marquez’in cinayetteki sır perdesini çözmeye çalışması etrafında gelişiyor. Victoria Guzmán, Clotilde Armenta, Cristo Bedoya ve daha birçok kişinin gözünden cinayet günü, cinayete dahil oluşları titizlikle anlatılıyor. Kitabın en dikkat çekici ayrıntısı ise

İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü

  Genellikle yaratıcı filmleriyle adını duyduğumuz yönetmen Tim Burton bu defa farklı tarzıyla yazdığı hikayeleriyle etkiliyor. Tim Burton kendine has diliyle toplumun yanlış değerlendirip dışladığı, acımasız dünyalarında sevgi arayan ve bir yerlere ait olmaya çalışan çocuklara yer veriyor. Kitabın içindeki illüstrasyonlar yine Tim Burton'un elinden. Kalemiyle yazarak hayat verdiği kahramanlarını birde kendi gözünden görmemizi sağlıyor. Bu sıra dışı hikayeleri okurken toplumların bu yönü hakkında da düşünmeye itiyor kitap. Yarattığı sıra dışı kahramanları aslında kendi dünyalarımızda bulmak bir o kadar trajikomik. Tim Burton'un bu yönünü keşfetmek bir o kadar keyif verici ve düşündürücüydü.  Keyifli okumalar...  Tim Burton - Om Yayınevi

Kedi Mektuplar

 Kitapçıda elime gelip gelip bir şekilde bıraktığım kitaplardan olmuştu. Sonra ekürimin hediye etmesiyle kavuştuk birbirimize. Zamanı varmış demek ki… Vakti geldi ve okudum. Çok büyük keyifle okudum hem de… Kitap ve kediler tutku olunca keyif katlanıyor elbette.  Çok doyurucu bir kitap. Sadece kediler anlatılıp geçilmiş değil içeriği sorgulamalarla çevrili. Oya Baydar’ın diliyle tanıştığım kitap oldu o yüzden farklı bir yeri var ben de. Diğer kitaplarını da okumak için bir heyecan tohumu ekti içime. Roman, 1993 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü almış.  Nina, Gece, Yoldaş, Kısmet, Arthur… Kitabımızın kedi kahramanları kendileri.  Aralarında mektuplaşıyorlar. Hatta aralarından biri günlük tutuyor. İlk başlarda birbirlerinden haber almak için başlayan bu mektuplaşmalar bir süre sonra sahiplerinin sırlarının ne olduğunu öğrenme araştırmasına dönüşüyor.  Oya Baydar hayata, insana dair pek çok olguyu sorgulatıyor kedilerine. “Hem tok hem özgür olmak mümkün mü?” diyor kedilerimizden biri ö

Zeki Müren’li Bir Akşamüstü

 Rutin hayattan sıyrılıp nefes almaya kaçtım yine. Bu defa uzaklaşmadım şehirden. Hatta şehrin en işlek yerlerinden birinde zaman yolculuğuna çıktım. Eskilere, Zeki Müren’li yıllara gittim. Aslında iki defa ziyaret ettim sergiyi. Belki bir üçüncüsü bile olacak sergi kaldırılana kadar.  Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde açılan “İşte Benim Zeki Müren” sergisi sayesinde en sevdiğim, dinlemeye doyamadığım sanatçılardan olan Zeki Müren’in yaşamını soludum bir parça. Sergide hayatından ve filmlerinden fotoğraflarla, kendi çizdiği desenlerle, hazırlanan ve duvarda yerini alan kısa kısa anekdotlarla, Müren kokteylinin tarifiyle sizi karşılayan keyifli bir sergiydi. Sergiyi gezerken inceden duyduğunuz şarkıları ise geziye ayrı bir tat katıyor tabi. Salonun bir bölümü Zeki Müren Sineması haline getirilmiş ve hazırlanan mini sinema salonunda gösterim yapılıyor. Tekrar gidebilirsem eğer bu defa mutlaka oturup izleyeceğim. Sergi 20 Aralık 2014 tarihine kadar izlenebilir. Sergide en sevdiğim anekdot

Raftaki Kedi Heybeliada'da

 Şehir, İstanbul bile olsa bazen küçük bir kaçamak yapmak gerek. Hayatın tüm yoğunluğundan ve yorgunluğundan arınmak için. Artık onunla bütünleşen ve bir süre sonra yadırgamadığımız hale gelen trafik ve kalabalığından sıyrılıp sessizliği, sakinliği içine çekmek istiyor insan. Ne yazık ki yeşile, doğaya hasret hale getirildiğimiz İstanbul’dan kaçıp gidesi geliyor insanın. Bu kaçışı Heybeliada istikametinde yaptım ben. Sabah vapuruyla serin deniz havasını içime çeke çeke gittim. Büyükada’yı da sevmiştim ama Heybeliada’nın yeri ayrı oldu benim için. Trafiksizliğin, bol yeşilin ve huzurun bir aynası oldu benim için. Çok sevdiğim yazarlardan biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Müze Evi’ni ziyaret etme planı ile çıkmıştım yola. Pazartesi günleri kapalı yazıyordu fakat cumartesi günü gittiğim halde kapı duvar buldum. Etrafında dolanmama rağmen kimseleri bulamadım. Başka bir güne, ruhumun başka bir kaçamağına kaldı artık. Durum böyle olunca Ruhban Okulu’na götürdüler beni orada oturan bir

Aşka Dair Nesirler

 Beni bu kitaba götüren gittiğim bir sergide fotoğraflardan birinin altına iliştirilmiş dizelerdi. ''Kalplerde heyecan / Bakışlarda korku olduğu zaman güzel / Birbirimize sezdirmemek için çırpınış / Başkaları görmesin diye çabalayış / Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman... Aşk başlamadan güzel...''  Önceden başka şiirlerini okumuştum. Ama o gece o fotoğrafın karşısında beni mıhlayan, sergide ayaklarımın beni sürekli aynı fotoğrafın önüne götürüşü sadece fotoğrafın etkileyiciliği değil bu dizelerle birleştiğinde yarattığı etkiydi. Minik defterime not etmiştim bile dizeleri eve döndüğümde.  Kitaba ulaşmamda epey zahmetli olmuştu. İstiklal'de ve Beyazıt'ta sürekli gittiğim kitapçıları bir günde dolaşıp en sonunda Sahaflar Çarşı'sını gezip kitapçılardan birinde bulduğumda küçük bir çocuk gibi sevinmiştim.  Ümit Yaşar Oğuzcan'a ait kitap, şiirler ve sevdiği kadına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Okurken etrafımızda gördüğümüz sanal aşkları tekra