Ana içeriğe atla

Kırmızı Pazartesi

“Santiago Nasar, onu öldürecekleri gün, piskoposun geleceği gemiyi karşılamak için sabah saat 05.30’da kalkmıştı.”
Bu cümle ile başlıyor Marquez’in etkileyici romanı. Cinayet romanları ile pek aram yoktur aslında fakat Marquez’in kurgusu ve dili ile keyifle okuduğum romanlar arasında yerini aldı. İşleneceği bütün kasaba tarafından bilinen fakat önüne geçilemeyen-geçilmeyen bir cinayet. Angela Vicario’nun Bayardo San Román ile düğünlerinin sabahında bir ‘namus’ cinayeti olarak Santiago Nasar’ın kurban oluşu. Pablo ve Pedro Vicario, kardeşlerinin kaybolan bekâretinin hesabını soracaklardır. Angela Vicario’nun olay hakkında hiçbir ayrıntıdan söz etmeden sadece isim vermesi olayı bir muamma halinde bırakır. Kitap bu olay çevresinde Marquez’in cinayetteki sır perdesini çözmeye çalışması etrafında gelişiyor. Victoria Guzmán, Clotilde Armenta, Cristo Bedoya ve daha birçok kişinin gözünden cinayet günü, cinayete dahil oluşları titizlikle anlatılıyor. Kitabın en dikkat çekici ayrıntısı ise cinayetin herkes tarafından bilinmesi fakat kendince sebepleri doğrultusunda kimsenin Nasar’ı uyarma gereği duymaması. Cinayet anını, gözümün önünde canlanan betimlemeden etkilenip titreyerek büyük bir heyecanla okudum doğrusu.
1982’de Nobel Edebiyat Ödülü alan başından sonuna heyecan ile okunan eşsiz incecik bir kitap. Çevirisi İnci Kut tarafından yapılan kitabın yeni baskısının kapak tasarımı ise ayrı güzel doğrusu.
Etkilendiğim bir diğer cümleyi eklemek istiyorum.
“Santiago Nasar ‘Beni öldürdüler, Wene hala’ demişti.”
Keyifli okumalar…
Kırmızı Pazartesi
Gabriel Garcia Marquez
Çeviren: İnci Kut
Can Yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Holiday

Selamlar, bu hafta bir filmde bahsetmek istiyorum, The Holiday. Romantik komedi formatındaki filmin başrollerini Kate Winslet, Cameron Diaz, Jude Law ve Miles Dumont paylaşıyor.  2006 yapımı olan filmde, birbirlerinden çok farklı hayatlar süren Amanda ve Iris, tatil için evlerini değiştiriyor. Biri İngiltere’deki şömineli küçük bir kasaba evine geçerken, diğeri ise Amerika’daki son derece lüks evin yolunu tutuyor.  Amanda, Amerika’da yaşıyor ve film fragmanları hazırlıyor. Iris ise İngiltere’de bir gazeteci. Yaşadıkları ya da yaşayamadıkları ilişkilerindeki sorunlardan dolayı uzaklaşmak istiyorlar. Bu yeni mekan ve çevrelerde karakterler konfor alanlarından çıkıyor ve yeniliklere kendilerini açıyor. Film, zaten dönem olarak kışı baz aldığı için battaniye ve sıcak çikolata ile izlenesi bir yapım bence. Bana pozitif enerji veren keyifli bir film oldu. Siz izlediniz mi? Film hakkındaki düşünceleriniz neler?

Valizdeki Kedi

     Valizdeki Kedi, Göktuğ Canbaba tarafından yazılmış, Sedat Girgin tarafından resimlenmiş bir çocuk kitabı. Evinde miskin bir şekilde uyuklayıp, hayatını bu şekilde geçiren Kiki isimli bir kedinin birden kendisini Paris sokaklarını arşınlarken bulmasını anlatıyor. Sevgili Kikiciğimiz o miskin halinden kurtulup, Paris’te ne işlere bulaştırıyor patilerini.        Bir halı pisisi olan Kiki, bir anda kendini Paris sokaklarında kehanet pisisi olarak buluveriyor. Kedilerle fareler arasındaki savaşı bitirmeye çalışan Kiki, birden sorunlarını unutup Sanat Ağacı’nın hayatını kurtarmaya adıyor kendini. Sanat Ağacı üstte sanatçı kedilere, köklerinde ise farelere kendini yuva yapmış bir ağaç. Bir gün bu ağacı kesmek isteyen biri çıkıyor. Kediler fareleri, fareler ise kedileri suçluyor bu işte. Ama Kiki aslında onların ayrı olmadıklarını birlikte çalışarak ağaçlarını yani evlerini kurtarabileceklerine onları ikna etmeye çalışıyor. Kiki, kediler ve fareler birli...

Benküre / Planet I?

Yapay Zeka sanatına hazır mıyız? Bu sergi sayesinde haberim olan mekan Zülfaris Karaköy, Odeabank’ın dijital ve yeni medya sanatına odaklanan O’art platforumu tarafından gerçekleştirilen Benküre / Planet I? sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergi eserleri, heykeltıraş  @handesekerciler  ve yeni medya sanatçısı  @ardayalkin ’dan oluşan sanatçı ikilisi  @wearehaar ’ın disiplinler arası çalışmalarından oluşuyor.   Mekanın bahçesinde bir heykel yerleştirmesi sizi karşılarken, ilk katı müziğe, üst katı ise heykel, resim ve vitray çalışmalarına ayrılmış. Sergide, mermer, cam, metal gibi geleneksel malzemeleri ışık, ses, ekran, bilgisayar yazılımları, yapay zekâ gibi teknolojik araçlarla birleştirilmiş.  Yapay zekanın yaratma ve sanatsal beceriler gösterebilmesi fikri bana biraz korkutucu gelse de benim için ilginç bir deneyimdi. Umarım mekan güzel bir dönüşüm yaşar ve ilginç sergilere ev sahipliği yapar. Meraklılarına tavsiye ederim.  ...